12 Temmuz 2022 Salı

İğneada - SisliVadi



Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba,

Otel fiyatlarının bu yıl korkunç gidişatı malum. Yılda en az bir kere tatil de hakkımız öyle değil mi? Ancak  bir otel tatili için 1 hafta yaklaşık 150 bin TL. ( bu fiyat odakahvaltı için) geçen yılki fiyatlarla kıyaslandığında bu fiyat abartılı gelirse  karavan, çadır, bungalov tipi ev veya daire kiralama alternatif yollarına yönelmek durumundayız. Biz de öyle yaptık. Kurban Bayramı tatilinin bir kısmını SsliVadi’de geçirmeye karar verdik ve öyle de oldu. Cennet gibi bir yer olan SisliVadi, Demirköy, İğneada'ya Bağlı. İstanbul'dan otomobil ile yaklaşık 220 km. 3 saat sürüyor. Yol Kırklareli Vize ilçesinden itibaren tek şeritli ve çok virajlı.

İğneada'ya yaklaşık 10 km kala yol üzerinde “yol bitti komutanım” adlı bir mola yeri dikkatimizi çekti. Dayanamadık ve girdik mekana. Manzara efsane (aşağıya bakınız pls), çay harikulade. Tost ve gözleme de var. Daha ne olsun? Çay 7 TL. Tost yarım ekmek olarak geliyor fiyat 35 TL.



Fotoğraf: Sevinç Önver 

biraz  moladan sonra asıl amacımız olan SisliVadi'ye doğru yola koyulduk ve mekana ulaştık 🤩 SisliVadi yolu toprak yol ve biraz dar ama iki tarafı da ağaç dolu. Karşınıza ineklerin çıkabileceğini de belirtmeliyim çünkü yol üzerinde ahır var. 🤣 Bknz 👇





SisliVadi'de çadır kurma alanı da var, modern bungalov evler de.  Biz hem çadır kurduk hem de dublex tipi ev kiraladık.  Evlerin sayısı şu an için az ancak  proje devam ediyor ve 2023 yazında  arazideki boşluklar itinayla evlerle dolacak. Böylece daha fazla insan doğanın ihtişamından faydalanacak.

Fiyatlar: çadır 100 TL/günlük - ev 1. 750 TL./ haftasonu günlük   H.içi 1.500 TL/ günlük
Cadırda kalanlar için Kahvaltı 130 TL./kişbaşı (0-12 yaş ücretsiz) 
Evde kalanlara kahvaltı fiyata dahil
Kahvaltı açık büfe, servis saati: 09:30







Fotoğraflar: Abdullah Tuncay


Evdeki ayrıntılar;
Çift kişilik yatak ve koltuk yatak (çift kişilik yatak oluyor)
Mini dolap köşesi 
Elektrikli ocak
Soba
Wifi (Ama çok çekmiyor.. zaten doğayla bütünleşin daha iyi) 😌 
Mangal
Saç kurutma makinesi 
Havlu
Terlik Şampuan Sabun 
-—— 

Yanı evde bir şeyler hazırlayacaksanız yanınıza mutfak gereçler tabak, bardak vs. almayı unutmayın. Her evin verandasında kendine ait masası var var ki o masada kuş sesleri eşliğinde bir şeyler içmek insanın ömrüne ömür katar. Keçiler, oğlaklar, Kırlangıçlar, at, eşek… tam bir çiftlik havası 

Fotoğraflar: Abdullah Tuncay









Mangal için etleri İğneada'da yerel marketten kasaptan alabilirsiniz. Kasap köfteyi tavsiye ederim. Sebze fiyatları da İstanbul'a göre uygundu.

Gündüz hava sıcak ancak akşamları serin oluyor.  Yanınıza kalın giysi, çorap vs. almayı unutmayın. Bu arada evlerin camlarında sineklik var ama eve bol bol karasinek doluyor. Biz sivrisinek olur diye tahmin ediyorduk, yanımızda da losyon götürdük fakat kullanmadık çünkü sivrisinek yerine kara sinekle cebelleştik. Karasinek sabah uykularını nasıl böler bilirsiniz, kıssadan hisse; karasinek için temkinli olun derim 😉




D E N İ Z 

R ı ht ı m Beach

Gündüz sıcak olduğu için deniz olayını da deneyimlemek istedi. Karşımıza Rıhtım Plajı diye bir yer çıktı. Beach deyince beklentinizi yükseltmeyin. Kendi halinde, estetikten yoksun, amatör bir işletme. Şezlong kişibaşı 25 TL. Ama plastik ve üzerinde kırıklar var, minder yok. Yani havluyu direkt plastik şezlonga seriyorsunuz, bu da konfordon yoksun oluyor haliyle. Plajda ince kum var, denizin de bir bölümü oldukça sığ. Çocuklar dalgalarla bayağı eğleniyor.







Bu arada işletmede servis için kişi sayısı 3 ve bu kişiler hem sahilden hem de restorandan sorumlu.  Hal böyleyken sipariş vermek için bekliyorsunuz ve hangisine rastlarsanız ona sipariş veriyorsunuz. Bu da karışıklığa neden oluyor. Biz bunu fark edince kendi kendimize not tuttuk. Nitekim hesap geldiğinde haklılığımız kanıtlandı. Gelmeyen sipariş hesaba eklenmiş, gelen sipariş eklenmemiş vs. 

Yani kalabalık  gittiyseniz siparişlerinizi not alın derim ☺️

Fiyatlar;
Türk kahvesi 20 TL.
Cay 7 TL.
Su 4 TL.
Hamburger 60 TL
Cola 18 TL
Combo 60 TL
Bir 42 TL 
istavrit 70 TL

Fiyatlar diğer sayfiye yerlerine göre uygun ancak ortam da ona göre denebilir. Şimdilik benden bu kadar.. bir başka seyahatte görüşmek dileğiyle, kocaman sevgiler 👋🏻 🤗
























29 Eylül 2014 Pazartesi

Nice - Menton - Monaco (Monte Carlo) - Ventimiglia - Cannes - Fransa Rivierası da denilebilir (Kısaca Güney Fransa)

Barselona yetmedi tabii ki ama şehri gezmekten denize girmeye de fırsatımız olmadı.. yazın seyahat edince denize girmezsem çok büyük eksiklik duyuyorum... O yüzden Fransa'nın güney bölgesine gitmenin heyecanıyla Barselona'dan ayrılmak çok da üzmedi beni doğrusu... Ama mutlaka tekrar gideceğiz, çünkü Barselona yarım kaldı.. görmemiz gereken çoooook yer var daha orada...

Sabah Barselona - Nice uçağına bindik ve gün kaybımız olmadan Nice'e gelmiş olduk..


Nice Havalimanı




 Havalimanından kalacağımız yer Menton'a otobüsler gidiyor.. Ekspres giden biraz pahalı ama Nice şehir merkezi üzerinden de ulaşmanız mümkün.. böylelikle, sahil manzarası eşliğinde daha uygun fiyatlı seyahat etmiş olursunuz.. Yolculuk yaklaşık 45 dakika sürüyor. Tren alternatifi de var tabii ki ama biz direkt havalimanı içinden gittiğimiz için gara gitmeyi düşünmedik..

Yol boyunca geçtiğimiz yerlerden bazılarını aşağıdaki şekilde fotoğrafladım...






Menton

Menton

Menton

Menton'un konumunu burada daha iyi görebilirsiniz..



Cannes, Monaco, Nice gibi popüler ve iddialı küçük şehirlerin arasında dikkat çeken en önemli özelliği dikkat çekmemek olan bir Cote d'Azur kasabası Menton. "Fransa'nın incisi" diye bilinen bu mütevazı tatil beldesi İtalya sınırında ve bu yüzden de İtalyan ruhu taşıyor.

Zengin geçmişe sahip her yer gibi Menton da karakteri olan bir küçük kasaba. 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren turistik özellik kazanmış. Tarih boyunca özellikle Rus ve İngiliz aristokratlar buraya rağbet etmişler ve günümüze de kalan pek çok güzel binanın yapımında rol oynamışlar. Güzel iklimi nedeniyle tercih edilen Menton, sadece aristokratların değil ünlü entelektüellerin de tatil yeri olmuş.

Çoğunluğu emeklilerden oluşan Menton halkı, çok yardımsever ve alçakgönüllü. Güneşi ve sıcaklığı komşusu Toscana'dan ödünç alıyor. İtalya'dan gelen bir diğer özelliği ise yoğun İtalyan nüfusu. Menton'da Fransızca kadar İtalyanca da konuşuluyor.





Menton Tren Garı



Menton Tren Garı



Odamızın teras katı muhteşemdi doğrusu...









Pazar günü Menton'da pazar kuruluyormuş.. Kaldığımız yere de çok yakın olduğundan bi gezelim dedik.. İşte size Menton Pazarı fotoğrafları...









Menton parkı






Kahvaltı yaptığımız mekan bu binanın giriş katı



Bu bölgeye tekrar geldiğimizde yine Menton'da kalacağımızın sözünü verdik birbirimize...

Ventimiglia

Menton'dan Ventimiglia trenle sadece 1 durak olunca, orayı görmemek olmazdı tabii ki..
Yani Fransa'dan İtalya'ya geçiş sadece 1 durak... şaka gibi ..




Burası çok şirin bir belde olup, Roia Nehri sehri ikiye bolmektedir. Bir zamanlar burada gümrük gibi vergisiz satış yapılıyormuş diye duymuştum.







Ne de olsa İtalya'nın tatil beldesi... çeşit çeşit makarnalar olması gayet doğal..



Peroni de sevdiğimiz bira ve orada bulunca çok mutlu olduk..











Ventimiglia İkinci El Pazarı
 2. el pazara rastladık Ventimiglia'da.. Küçüklüğümüzde teyp çalarlardan, Zenith fotoğraf makinesine kadar her bir şey vardı pazarda...












Ventimiglia Panaromik Foto




.


Pizzaları muhteşemdi doğrusu.. yanında da ev yapımı şarap..  çok leziz bir öğle yemeği yedik diyebilirim. hatta bir ara canlı müzik de dinledik... çok keyifliydi..














Ventimiglia

MONACO (MONTE CARLO)


Evet biraz da Monaco fotoğraflarına bakalım şimdi... Monaco'nun yeri benim için çok ama çok ayrıdır.. çünkü küçüklüğümde Prenses Caroline ve Prenses Stephanie hayranlığım vardı.. Basında sürekli onlarla ilgili haber çıkardı, bizde okurduk hayatlarını... Yaşadıkları yeri çok merak ediyordum. Yıllar sonra eşim de mesleği gereği Monaco'ya Şampiyonlar Ligi Kura Çekimi için gittiğinde oradan hayranlıkla döndü ve o gün kararımızı verdik... "Ölmeden önce gidilecek yerlerden biri.. ve biz bir gün Monaco'ya gideceğiz!!"






Monaco'da bir sokak arası

Monaco Postanesi






Büyülü bir hayal dünyasını çağrıştıran Monte Carlo
 
700 yıldan fazla Grimaldi Ailesi tarafından yönetilen, dünyanın en küçük ikinci devleti Monaco, 1850 yılında iflas ederek prenslik gelirlerini sağlayan şehirlerini kaybeder. Krallık gelir sağlamak için 1862 yılında kumarhane açılmasına izin verir. Dünya zenginleri için oluşturulan lüks ve ihtişamın merkezi Monte Carlo işte böyle kurulur. 
 
Monte Carlo'da birbirinden lüks arabaların ve şöhretlerin dolaştığı Casino Meydanı, kumarhaneler, Monte Carlo Operası, Formula Yarış Pisti, liman, farklı türde deniz canlılarını barındıran, denizde inşa edilmiş Oşinografi Müzesi ve akvaryum, Monaco Kraliyet Sarayı, Monaco Katedrali ve Saint Martin Bahçeleri mutlaka görülmeli.









Bahçeşehir kadar bir ülke... Her yer beton yığını, öyle ki dağlardan oluşmuş bir konumu var zaten.. buna rağmen bizim ülkemizdeki gibi çorak bir görüntüsü yok, her yer palmiyeli... ben ki palmiye ağacına karşı aşırı bir sevgim var.. Sanırım yaz mevsimini çok sevdiğim için ve de palmiye tropik bölgeyle bütünleşmiş bir ağaç olduğu için...

Monaco


 
Monaco
Monaco'da tepelere çıktıkça güzel manzara izleme şansınız oluyor..


Aslında Monaco çok gösterişli bir ülke olduğu için, sarayının bu kadar sade olmasını beklemiyordum. Kendisi gösterişli değil ama, konumu gerçekten çok güzel...


Monaco Prensi'nin Sarayı

Sarayın Panaromik Görünüşü

Sarayın bahçesinden Monaco Manzarası




Ailemizin S




Mümkün olduğu kadar her açıdan görüntülemeye çalıştım Monaco'yu...












Prens Rainier ve Grace Kelly Masalı

Biri, Fransa'nın içinde, 2 kilometrekarelik yüzölçümüyle, New York'taki Central Park'tan bile küçük olan bir ülkenin prensiydi. Diğeri, Hollywood'un kraliçesi... 1955 yılında Cannes Film Festivali sırasında kırmızı halıda 'tesadüfen' objektiflere aynı karede yansırken, gelecek yıl bir peri masalının kahramanları olacaklarını bilmiyorlardı. Masal, Hollywood'un kraliçeliğinden vazgeçerek, bir küçük ülkeye 'prenses' olan güzel kadının 1982'deki trajik ölümüyle bitmişti.

Gençliğinde 'playboy' olan Prens, 18 Nisan 1956'da Amerikalı film yıldızı Grace Kelly ile evlendi. Kelly artık 'Prenses Grace' olarak anılmaya başladı. Güzel oyuncu ve Prens'in birlikteliği, 50'lerin peri masalı olarak konuşuluyordu. Ancak ikili daha birbirlerini tanımadan dergi kapağını süslemişlerdi bile. 1955 yılında Cannes Film Festivali sırasında daha tanışmayan ikili, kırmızı halı üzerinde yan yana poz verdi. Bu poz, Paris Match dergisine kapak oldu.
Ama o sıra 26 yaşındaki Kelly'nin kalbi boş değildi. Kelly, Fransız aktör Jean Pierre Aumont'la ilişki yaşarken, Rainier aynı dönemlerde oyuncu Gisele Pascal'la olan uzun ilişkisine nokta koymuştu. Prensin aklında evlilik ve tahta bir varis sevdası vardı.
Varis yoksa, Monaco Fransa'ya
Çünkü 1918 yılında Fransa ile yapılan anlaşmaya göre tahtta bir prens oturduğu sürece Monaco bağımsız bir prenslik sayılacak, ancak tahtın boş kalması durumunda yine Fransa'ya ait olacaktı. Tahta bir vâris oturtmak da Prens Rainier'e düşüyordu.
Çift, Cannes'dan bir yıl sonra ortak bir dost aracılığıyla görüşmeye başladı ve muhtemelen Kelly'nin New York'taki dairesinde, Rainier, Kelly'den Monaco Prensesi olmasını istedi. Aynı yıl nişanlanan çiftin evliliğine tek engel, ünlü yıldızın MGM stüdyolarıyla olan film sözleşmeleriydi.
Sonunda MGM, düğünün yayın hakları karşılığı Kelly'nin film sözleşmesini feshetti. Bu arada Grace Kelly Fransızca öğrendi. İki aşık, 18 Nisan 1956'da Hollywood dünyası, devlet başkanları ve gazeteci ordusunu buluşturan bir düğünle evlendi.
Dokuz ay sonra çiftin ilk çocuğu Caroline (1957), ardından Albert (1958) ve Stephanie (1965) dünyaya geldi. Ancak peri masalı, uzun sürmedi. Prenses Grace'in 1982'de Monte Carlo'da, iddiaya göre küçük kızı Stephanie'nin kullandığı otomobilin kaza yapması sonucu hayatını kaybetmesi, ailenin üzerinde derin izler bıraktı. Prens Rainier bu kazanın ardından toplum içine pek çıkmamaya başladı. Ama ailesi jet-set ve dedikodu dergilerinde daima yer aldı.
Babasının yerine geçecek olan 47 yaşındaki Prens Albert, ablası ve kız kardeşinin aksine bekâr. Bu yüzden Monaco Anayasası, hanedanlığın sürebilmesi için Albert'ın kız kardeşlerinin göreve gelmesine olanak tanıyacak şekilde değiştirildi.











Bölge dağlık bir yer olduğu için üst sokaklar deniz seviyesinden yukarıda kalıyor. Neredeyse her sokak başında ya da bina içinde üst sokaklara çıkmak için asansörler var. Bu asansörleri kullanıp direk yukarılara çıkabilirsiniz. Yorulanlar için büyük kolaylık.



Yer Monaco olunca, sanki emlak ofisiymiş gibi uçak satış ofislerinin olması da gayet normal değil mi?














 Casino Meydanı, son model arabalar, dünyanın en lüks ve pahalı otellerin olduğu bu meydanda kafeler, restaurantlar ve hediyelik eşya dükkanları var..  Ayrıca meydanda ellerinde fotoğraf makineleri ile otel ve casinonun karşında bekleyen paparazziler ve ünlülerle fotoğraf çektirmek için hazırol vaziyette bekleyen insanlardan geçilmiyor...

Kumarhaneye giriş ücretsiz ve fiş alma veya oynama zorunluluğu yok..



Yollar lüks arabadan geçilmiyor.. işte size Monaco'da sıradan bir galeriden görünüş...






Emlak fiyatlarını merak ediyorsanız, alın size emlak fiyatları....

Emlak Fiyatları


Artık Monaco'ya da veda etme zamanı.. Buraya da tekrar geleceğiz, çünkü ihtişam bağımlılık yaptı haliyle...


Cannes


Cannes Film Festivali sebebiyle hepimizin adını duyduğu yer nasıl bir yermiş bir bakalım.. Hem de Fransız Riviera'sının göz bebeğiymiş...

İlk olarak Cannes Film Festivalinin yapıldığı Palais des Festivals et des Congrès’de alıyoruz soluğu. Eeee Cannes’a gidip kırmızı halıda resim çektirmeden olur mu? Aslında burayı çok ihtişamlı bekliyorum ama umduğum gibi çıkmadı. Herhangi bir binadan farksız. Önündeki kırmızı halı da olmasa anlamayacaktık yani. 





Binanın hemen yanındaki parkta bazı ünlü sanatçıların el izlerini görmek mümkün.


Sharon Stone'un eli ve benim elim :)

Whoopi Goldberg





Eğer yürümek istemezseniz festival binasının hemen önünden kalkan küçük trenle de şehri gezebilirsiniz. Biz öyle yaptık.. çok da iyi oldu...







Palimiye ağaçları ile süslü bu sahil yolunun bir tarafında plaj diğer tarafında ise lüks butikler ve oteller yer alıyor.













Otobüs duraklarına bakan binadaki sokak resmine dikkat etmeden geçmeyin. Cinema Cannes isimli bu resimde birçok önemli Hollywood filminden kareler olduğunu göreceksiniz.. Titanic, Star Wars, Charlie Chaplin, Mickey Mouse karakterlerini bu duvarda görünce hemen tanıyacaksınız..







Bir çok restoran saat 12 ile 3 arası öğlen yemeği servisi verip saat 7 ile 10-10.30 arasındaki akşam yemeği servisine kadar kapılarını kapatıyor. Bu nedenle saatlere dikkat.



Tepeye ulaştığınızda “Notre Dame de l’Esperance Kilisesini ve “Musee de la Castreyi göreceksiniz. Cannes’ın eski limanına bakan güzel bir manzara sizi bekliyor burada.





Cannes yolculuğumuz da bu senelik sona eriyor.. ama yetmiyor, yetmiyor....


Nice

Nice tatilimizin dönüş noktası.. Bir kaç saat sürede ne kadar dolaşabiliriz ki... sadece yemek yedik ve havalimanına giderken, şehri otobüsten izleyebildik...






























İşte böyle... bir tatilin daha sonuna geldik... Prensip olarak, gördüğümüz yerleri tekrar görmek yerine, yeni yerleri gezelim desek de, bu bölge için bu prensibimizden vazgeçeceğiz ve tekrar geleceğiz.. yetmedi ki...